Amerikan vatandaşlarına, bu ulusun Marksist rejimi tarafından Karayipler ülkesi Grenada’daki tehdidine işaret eden Başkan Ronald Reagan, Denizcilere güvenliklerini istila etmelerini ve güvenliklerini sağlamalarını emreder. O sırada Grenada'da neredeyse 1000 Amerikalı vardı, birçoğu adanın tıp okulunda öğrencilerdi. Bir haftadan biraz daha kısa bir sürede, Grenada’nın hükümeti devrildi.
Grenada’daki durum, 1979’dan beri solcu Maurice Bishop’in iktidarı ele geçirip Küba ile yakın ilişkiler geliştirmeye başlamasından bu yana Amerikalı yetkililer için endişeliydi. 1983 yılında başka bir Marksist Bernard Coard, Piskopos'u öldürdü ve hükümeti kontrol altına aldı. Protestocular yeni hükümete çarptılar ve şiddet arttı. Grenada’daki ABD vatandaşlarına yönelik tehlikeye işaret eden Reagan, yakın zamanda Grenada’daki adanın havaalanını tamir etmek ve genişletmek için Grenadan silahlı kuvvetleri ve Küba askeri mühendis gruplarının muhalefetiyle karşı karşıya geldiklerini gördükleri adaya yaklaşık 2 bin ABD askeri verdi. ABD güçlerinin durumla ilgili asgari istihbarata dayanması gerektiğinden bu konuya yardımcı olunmadı. (Birçoğu tarafından kullanılan haritalar aslında adanın eski turizm haritalarıydı.) Reagan daha fazla asker sipariş etti ve savaşa girince, yaklaşık 6.000 ABD askeri Grenada'da kaldı. Bu birliklerin yaklaşık 20'si öldürüldü ve yüzün üzerinde yaralandı; 60'ın üzerinde Grenadan ve Küba askeri öldü. Coard’ın hükümeti çöktü ve ABD’nin kabul edebileceği biri tarafından değiştirildi.
Bazı Amerikalılar, Reagan’ın işgali savunmasını şüphelendiğinden, Lübnan’daki bir ABD askeri tesisindeki feci bir patlamadan sadece birkaç gün sonra gerçekleştiğini belirterek, ABD’nin hedeflerine ulaşmak için askeri gücün kullanılmasını sorgulamaya çağırarak, 240’ın üzerinde asker öldürdüğünü belirtti. Bununla birlikte, Reagan yönetimi, Soğuk Savaş'ın başından beri komünist etkinin ilk “geri dönüşü” olarak adlandırdığı için büyük bir zafer talep etti.