1885’te, bugün Rock Springs’deki 150 beyaz madenci Wyoming, Çinli iş arkadaşlarına vahşice saldırdı, 28 kişi öldü, 15 kişi yaralandı ve yüzlerce şehir dışına çıktı.
Union Pacific kömür madeninde çalışan madenciler, yıllarca daha iyi çalışma koşulları için sendikalaşma ve grev yapma mücadelesi veriyorlardı. Ancak her kavşakta, güçlü demiryolu şirketi onlara en iyisini yapmıştı. Bir günah keçisi arayan kızgın madenciler Çinlileri suçladı. Çinli kömür madencileri çok çalışkandı, ancak Birleşmiş Pasifik ilk başta birçoğunu Rock Springs'e grevci olarak getirmişti ve madencilerin sendikasına pek ilgi göstermediler. Çinli madencilerin en zengin kömür dikişlerini yapmalarına izin veren bir şirket kararıyla öfkelenen bir grup beyaz madenci, Rock Spring’in küçük Çin mahallesine saldırarak geri dönmeye karar verdi. Silahlı çetenin yaklaştığını gördüklerinde, Çinlilerin çoğu evlerini ve işlerini terk ettiler ve tepelere kaçtılar. Fakat zaman içinde kaçamayanlar vahşice dövüldü ve öldürüldü. Bir hafta sonra, 9 Eylül'de ABD birlikleri, hayatta kalan Çinlilerin çoğunun işe geri döndüğü şehre geri döndü.Sonunda, Birleşmiş Pasifik katliamdaki rollerinden dolayı beyaz madencilerden 45 tanesini ateşledi, ancak katılımcıların hiçbirine karşı etkili bir yasal işlem başlatılmadı.
Rock Springs katliamı, o sırada birçok Amerikalı tarafından paylaşılan Çin karşıtı duyguların belirtisiydi. Çin, on dokuzuncu yüzyılın ortalarında Batı'ya gelmeye başladığından beri açlık ve siyasi ayaklanmalardan kaçan önyargı ve şiddet mağduru olmuştur. Her tür sosyal hastalıktan geniş çapta sorumlu tutulan Çinliler, ayrıca “Çin Must Go” gibi güçlü sloganları popülerleştiren ve ABD’yi başka bir Çin göçüne kapatan 1882’nin geçmesine yardım eden bazı ulusal politikacılar tarafından saldırıya uğradı. Bu ırksal nefret ortamında, Batı’daki Çin’e yönelik şiddetli saldırılar çok yaygınlaştı, ancak Rock Springs katliamı hem büyüklüğü hem de vahşi vahşeti açısından dikkat çekiciydi.